29 Ocak 2012 Pazar

Amerika'da Bir Osmanlı Tuğrası


Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, Türkiye’ye yaptığı ziyaretinde TBMM’de herkesin dinlediği bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında ülkesinin kuruluş yıldönümü  anısına Washington’da yapılan bir anıta, dönemim padişahı Abdülmecit’in tuğrasını gönderdiğini söyleyerek, ülkesiyle olan ilişkilerimizin çok eskilere değindiğini söyler.

Bu kadar eskilere dayanan bir dostluğumuz(!) varsa ABD ile bu ülkede bize ait başka şeylerde olmalı. Şimdi onun peşine düşelim bakalım karşımıza nasıl bir şey çıkacak?

Yıl 1854. Mısır Hidivi Sait Paşa dönemim padişahı Sultan Abdülmecit’e bir proje sunar. Bu proje Kızıldeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayacak olan Süveyş Kanalı projesidir. Kanalın yapılması tekrardan Akdeniz’deki deniz trafiğini artıracağından, projenin hayata geçirilmesine karar verilir. Kanalın yapımı ile ilgili olarak mühendis Ferdinand de Lesseps’le bir antlaşma yapılır.

Bizim ABD’ye uzanan hikayemizin sebebi de bu antlaşmada yer alan bir madde. Antlaşmada  yer alan, kanalın Akdeniz’e açılan sahillerinde bulunan “Port Said” liman kentine fener olarak oldukça büyük bir heykel konulması maddesi her şeyin başlangıcı oldu.

Abdülmecit erken sayılacak bir yaşta ölünce, yerine tahta geçen Abdülaziz Osmanlı’nın okyanuslara açılarak güç kazanmasından çekinen İngiltere’ye rağmen projenin sürdürülmesini ister. Bu arada, dev heykel  dönemin ünlü heykeltıraşı Frederic Auguste Bartholdi’ye  sipariş edilir ve sanatçı heykeli yapmaya koyulur. Heykel o kadar büyük olacaktır ki, ayakta durması için çelik bir iskelete ihtiyaç vardır. Bu görevi de Eyfel Kulesi’nin mühendisi Gustave Eiffel üstlenir.

Müslüman ülkede bu kadar gösterişli bir heykelin huzursuzluk yaratacağı düşüncesiyle yerine konmadığı söylense de bu doğru değildir. Avrupa’daki heykelleri çok seven ve ilk olarak kendi  heykelini yaptıran Osmanlı padişahı Abdülaziz’in önünde daha somut bir engel vardır:Parasızlık!

Gerekli ödemeler yapılmayınca Bartholdi de çaresizlik içinde heykeli beklemeye alır. Amerika ve Fransa’nın yakınlaştığı bu dönemde, Fransızlar, Amerika’ya bir heykel armağan etmeye karar verirler. Heykel siparişi yine Bartholdi’ye verilir. Sanatçı kolları sıvar ve Türklerin heykelinin yarım kalan iskeletinin karşısına geçer. Uzun bir çalışmadan sonra sol elinde bağımsızlık bildirgesi diğer elinde de meşale tutan “Özgürlük Anıtı” ortaya çıkar.



Özgürlük Anıtı’nın temelin de bizimle atılmış anladığınız kadarıyla. Yapılış hikayesini öğrendiğimiz Özgürlük Anıtı’na giden bu yolun nasıl geliştiğine de biraz bakalım. Tarihsel süreçte “Özgürlük” simgesel olarak ilk defa paralarda yer alır.  Tarihi Yunan paralarında zapt edilemeyen bir at, roma paralarındaysa yuvarlak başlıklı bir kadın olarak temsil edilir “özgürlük”. 1789 tarihinden de başlayarak sanatçılar özgürlüğü Phrygia başlığı giymiş kadın olarak canlandırırlar.

Bartholdi’de bu akımdan esinlenerek 1886’da tam adı “Dünya’yı Aydınlatan Özgürlük” adlı heykeli tamamlar ve heykel New York limanının girişine yerleştirilir. Bu heykelin daha küçük bir örneği de Paris’teki Grenelle köprüsünü süslemektedir.

Heykelin elindeki meşalenin yerden yüksekliği 93 metredir. Ayrıca heykelin başındaki taca kadarda içeride bulunan merdiven ile çıkılabilir. Ne de olsa bize ait bir parçası olmalı heykelin, çünkü ABD bizim gibi misafirlerini “başımızın üstünde yeriniz var” diye karşılamasını bilmez.

Kaynak:
-Bir Çift Ayakkabı-Sunay AKIN-Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 

2 yorum: